6 Nisan Pazar-Argens-Marseillette Yolculuk 1.Gün

Argens-Minervois Kalkış Marseillette ilk gece konaklama

Geceyi bölünmüş uykularla geçirdim.Teknemiz rüzgarın etkisi ile yanımızdaki tekneye çarptı sürekli.bu yüzden sanki üzerinde birileri dolaşıyormuş gibi takır tukur sesler çıkartıyordu.Bu sesler uykumu böldü.Bu rota toplam 24 km,16 lock dan oluşan en uzun ve yoğun yol yapacağımız gündü.Locaboat size gideceğiniz hat için bir öneri route veriyor biz de ilk seyahatimiz olduğu için bu route’a sadık kalmaya çalıştık.Yol üzerinde üç yerleşim yerinden geçecektik,Homps, La redorte,Puicheric.Yola çıktık.Ateş ilk kaptanlık denemesinde oldukça başarılıydı önce düz gitmekte biraz zorlansa da sonrasında yalpalamayı bıraktık.Yolda tekneden evler gördük. Okumaya devam et

7 Nisan P.tesi Marseillette-Carcassone 2.Gün

Sabah kalkar kalkmaz yola koyulduk.Sabahları rutubet ve nem yüzünden teknenin tüm dışı ıslak oluyor ve hava da soğuk oluyor.Önce masa ve koltuklarımızı kuruluyoruz.Sonra yola koyulduk.Artık Efe’de kullanmayı çok güzel öğrendi.Böylece Ateş’de dinlenebiliyordu.

Resim
Yardımcı Pilot

Bugünkü yolumuz 24 km ve 10 lock’du.Yaklaşık 1 saat kesintisiz yol yaptık. Okumaya devam et

8 Nisan Salı Carcassonne-Bram 3.Gün

23 km ,6 lock ..Bugünün programı..Konaklama Bram.

Günaydıııııııın !! Yine bölük pörçük bir uykudan uyandım.Gece Ela,”-kötü rüya gördüm anne” diyerek bana seslendi.Bir ara kaloriferi kısmak için uyandım.Sabah  Carcassonne’da uyandıktan sonra bisiklete atladım ve fırından ekmek aldım. Okumaya devam et

9 Nisan Çrş Bram-Castelnaudary 4.Gün

26 km ve 16 lockluk yeni bir güne günaydınnn.Dün gece kitabımı bitirdim.Cesare Pavese,” Senin Köylerin”.Tezer Özlü’yü okurken (Yaşamın Ucuna Yolculuk) , kendisi beni Pavese ile tanıştırdı.İtalya’nın köylerinden birinde geçen bu roman tam benim içinde bulunduğum ortama uydu. Okumaya devam et

11 Nisan Cuma Montferrand-Gardouch 6.Gün

Günaydıııın ,bugün teknemizde son günümüz ve gecemiz 😦 Elimizde kalan malzemelerle kahvaltımızı yaptık.Karnımızı doyurduk.Efe dümene geçti,ben notlara,kocam da güverte temizliğine..

Resim

IMG_0117

Resim

Bugün son locklar yaklaşık 10 km yapacağız.Akşam üzeri Negra’ya geleceğiz gece orada konaklayarak yarın sabah da teknemizi teslim edeceğiz.Yine sakin köylerden geçiyoruz.Locklardaki görevlilerden birisi bizi Negra’da hiç bir şey bulamazsınız diye uyarınca biz de nispeten yerleşimin daha fazla olduğu bir yerde eksiklerimizi tamamlayalım diye düşündük.Yanaştığımız yerdeki kadın market ve restorant bulabilirsiniz diyerek bizi 1 km uzaklıktaki Villefranche’a yönlendirdi.Bisikletleri indirdik.Yanaştığımız yerde çocuklar kanalda kano yapıyordu.

DSC_0123

Kasabaya girdiğimizde pazar kuruluyordu.Aslında yavaş yavaş topluyorlarmış ve biz kuruluyor sanmışız.Saat 12.30 falandı.Pazarda hem giysiler,hem sebze meyve hem de peynir ,et vs .satılıyordu.Biz dönüşte buradan alışveriş yaparız şimdi elimizde torba taşımayalım dedik ve pedala bastık.Bir italyan restorantının önünde durduk.Çocuklar pizza yemek istedi.Ama restorant doluydu ,adam 45 dakika sonra gelin dedi.Biz de o arada akşam yemeği için bir şey alalım diyerek bir şarküterinin önüne geldik.Rozbeef alacaktık nasıl pişireceğimizi satıcı kadına soralım dedik.Fakat kadının ağzındaki dişler o kadar korkunç gözüküyordu ki kadından herhangi bir şey almaktan vazgeçtik.Pazarın kurulduğu yerde kapısında 1860 dan beri yazan bir kasap bulduk.Çok  güzel lazanyaları vardı et yerine 4 parça lazanya alıp çıktık.Çıktığımızda pazar neredeyse tamamen boşalmıştı.Pizzacıya geri döndük.Villefranche’daki bu İtalyan restorant gezi boyunca bir masada yemek yediğimiz yegane 2.yerdi.Güzel bir margaritha yedik.Pizzanın artanını da paket yaptırdık.Tekne bize bu bir haftalık sürede her yiyeceğin ne kadar kıymetli olduğunu da öğretmişti.Yemekten sonra bisikletlere atlayarak geri döndük.tekneyi çalıştırıp yola devam ettik.Yaklaşık 1.5 km gittikten sonra Gardouch’a geldik.

DSC_0126

 

DSC_0143

Burada bir çeşmeden iki şişe su doldurduk.Yolda tanışıp sevdiğimiz 6 kişilik Paris’li aileyi gördük.Kasabanın içine doğru şöyle bir yürüyerek gittik kibrit ve su aldık.Kısa bir süre içinde son durak Negra’ya vardık.Yol boyunca , kah kaybettiğimiz kah kasabalarda karşılaştığımız bütün yol arkadaşlarımız ile bu gece Negra’da bir aradaydık.Sevdiğimiz aile bizi 19.30 da bir şeyler içmek için teknelerine davet etti.Daha 1.5 saat vardı.Ben önce yarım saatlik hızlı tempolu yürüyüşümü yaptım.Sonra ailecek banyo yaparak temiz giysilerimizi giydik ve  komşuculuğa gittik.Bize harika bir masa hazırlamışlardı.Tam tekne işi.İnce doğranmış ,üzeri kimyon,tuz ve limon ile soslanmış havuçlar,salatalık,domates,zeytin ezmesi,kuruyemiş.Aile ingilizce bilmiyordu.Bu yüzden tek konuşan fransızca olarak Ateş oldu.Ateş’in dillerini bilmesine şaşırdılar.GS takımını biliyorlardı Ateş’de GS lisesinden bahsetti.Oğulları biraz ingilizce biliyordu.Doğal olarak en çok Efe ve Ela ile ilgilendiler.Hatta Ela’yı yakından sevip öpebilmek için bizi davet etmiş bile olabilirler.Biz onlara İstanbul’u anlattık.Onlar da bize Paris’de yaşamanın zorluklarını.Kadının emekliliğine daha 10 yıl varmış ama bence yarın emekli olabilecek kadar yaşlıydı.Adamın emekliliğine ise 6 ay kalmış.Oğlan ve kız arkadaşı okuldan tanışmışlar arkadaşlarmış.Mühendislik okumuşlar.Sohbet iyiydi ama çocuklar aç olduğu için 8.30 da kalktık.Fırında lazanyamızı ısıttık.Kalan malzemelerle salata yaptık.Yoğurdumuz ile birlikte yemeğimizi yedik.Son kez kanalda ayın yansıttığı parıltıları seyrederek uyuduk.

DSC_0146
Paris’li aile

 

 

12 Nisan Cumartesi Toulouse’a Dönüş

Cumartesi sabah taksimiz 9.30 da gelecekti.Tekneyi toparladık ve valizlerimizi yaptık.Bayağı bir torba ve ıvır zıvır çıktı tekneden.Omletimizi yedik,sarı çiçeklerimizle vedalaştık.Bu çiçekler Mimoza ve gezimizin sembolü oldular.İsviçreli karı koca,Paris’li aile hepsi ile vedalaştık.

Taksimiz geldi ve Toulouse’a havaalanında ki Holiday İnn otele yola çıktık.

 

Resim
Toulouse şehir merkezine gitmek için bindiğimiz otobüs

Otel odası tekneden sonra gayet geniş ve konforluydu.Ama o gece otelde yattıktan sonra 4 ümüz de teknede yatmanın daha rahat olduğu konusunda hem fikirdik.Valizleri bıraktıktan sonra tramvay ve metro ile şehir merkezine indik.Biraz dolaştık.Vitrinlere baktık.Sokak gösterilerini seyrettik.

Resim

Resim
Flowers Cafe

Minik bir meydanda güzel bir cafe bulduk.Flowers Cafe.Orada oturup öğle yemeğimizi yedik.Nefis tartları vardı doğrusu.İstanbul’dakiler için bir iki ufak hediyelik eşya aldık.Sonra otelimize döndük.Ton balıklı sandviçler yiyerek gece 22.00 de yattık.

Resim

 

 

 

 

 

 

 

Resim

Resim

Resim

 

13 Nisan Pazar İstanbul’a Dönüş

Her güzel şey süreli olduğu için mi güzeldir?Yoksa bundan sonraki hayatımızı oralarda geçirebilirmiydik?Bilmiyorum.Ama şunu biliyorum ki bu sakinlik,bu doğallık,konforsuzluk,insansızlık,az yemek,çok hareket,az giysi,bol oksijen,gecelerimize eşlik eden yıldızlar,mimozalar,papatyalar bana çok iyi geldi.

Onca seyahat yaptık ilk defa Efe bir geziden dönüşte ağladı.

Teknemiz bir hafta boyunca küçük evimiz oldu.Şunu anladım ki kendi hayatımızı kendi aldıklarımızla yani kendi elimizle daraltıyoruz.İhtiyacımız olmayan kıyafetler,mobilyalar,elektronik eşyalar…Bize eşyalarımızdan yaşam alanı kalmıyor.Halbuki ihtiyacımız olan şey ruhumuzu dinlendirmek.Bir çok şeye sahip oldukça ona orantılı mutluluğu artmayan tek canlı biziz sanırım.

Mutluluğun maddi isteklere ulaşmak ile elde tutulacağına inanan, aslında ürkek ve çoğu zaman bunca sahip olduklarına rağmen yalnız bir varlık.

En son Didim’de geçen o güzel çocukluk günlerimde yıldızların altında uyumuştum.Gündüzleri deniz kenarında, arkadaşlarımla birlikte kendimizi kızgın kumlara gömerdik.Kayaların arasında kendimi unutarak dolaşır ve elimdeki kovaya salyangozlar toplardım.Deliksiz öğlen uykuları uyur ,okuduğum kitaplarla uykudan önce hayal dünyalarına dalardım.Kalkınca bisikletime atlar akşama kadar dolaşırdım.Eğer ev babaannemin kurabiyeleri de kokuyorsa keyfime diyecek olmazdı.Ağaçlara evler kurardım.Kozalaklar köftelerim olurdu.

Büyüdük de ne değişti ?? O zaman beni mutlu eden şeylere ruhumun yine ihtiyacı var..Nedir bunlar? Yine denizin sesi,ağaçların kokusu,yıldızların altında uyumak..

ağaçlardaki oyuncak evimizde  oturmak yerine ağaçların gölgesinde oturmak kadar değişir aslında istekler..

Kitaplar yine beni hayaller alemine ve düşünceler dünyasına götürmek için var.Babanemin kurabiyeleri artık benim kendi aileme pişirdiğim mis kokulu yemekler.Çocukken bize doğal gelen sürekli hareketi artık istemediğimize ne zaman karar verdik?yürümek yürümek kilometrelerce yürümek ,yürürken düşünmek bisikletle hızla yokuş aşağı inerken rüzgarı yüzümde hissetmek bunlar beni hala çok ama çok mutlu ediyor.

İnanıyorum ki sizi de mutlu edecek.Herkesin çocukluğundan bir parça var bu tatilde..

Doğanın içinde bir hafta geçirmek için kalkıp Fransa’lara kadar gitmek zorunda değilsiniz elbette..Ancak bu gezi size doğanın yanısıra farklı bir deneyimde vaad ediyor..

Kaptanı kendiniz olan  minik bir dünya..

Fransa kanal turu..

www.locaboat.com

Bir araştırın derim.Pişman olmayacaksınız..

Dünya çok büyük ama çok gezen ve çok okuyan için bir o kadar küçük..

Kendim için ve sizler için ,hayatın sırrını çözecek kadar çok fazla seyahat diliyorum..